9 Aralık 2013 Pazartesi

FAZLA KİLOLAR VE BESLENME


Son zamanlarda herkesin hepimizin derdi fazla kilolarımız ve bunlardan kurtulmanın mucize yolları. Bu amaçla pek çok kitap okuyor pek çok program seyrediyoruz. Ben de son günlerde üstüne düştüğüm araştırdığım ve anlamaya çalıştığım kilo, insülin direnci ve diyabet gibi konularda izleme fırsatı bulduğum bir belgeselin kısa bir özetini yapmak istiyorum.

BBC televizyonu'nun 6 bölümlük "The truth about food" belgesel dizisinin dördüncü bölümü kilo vermek üzerine hazırlanmış. En altta linkini de paylaşacağım belgeselin kısa özeti ve kişisel birtakım yorumlarım sizlerle.

Öncelikler belgeselde ele alınan konulardan ilki "su içsem yarıyor", aynı konuya bağlantılı olarak "bizim bi arkadaş ne yerse yesin hiç kilo almıyor ona çok özeniyorum" savları. Hepimizin bildiği gibi bu sorunun kendi aramızda tek cevabı var "metabolizma!". Bir kişi yediği halde kilo almıyor diğeri su içse yarıyorsa "ama onun metabolizması çok hızlı" savunmasını yapıyoruz , bize göre zayıf insanların metabolizması çok daha hızlı çalışıyor.

Belgeselimizde bu konuda iki iyi arkadaşı ele alıyorlar. Birisi hafif kilolu diğeri ise zayıf iki hanımefendi. İddia, kilolu olanın zayıf olana nazaran daha az yediği, zayıf olanın ise belirgin derecede fazla yediği ancak kilo almadığı yönünde.

Denekler incelemeye alınıyorlar özel bir sıvının da yardımıyla yaklaşık bir hafta ne yiyip ne içtikleri inceleniyor ve yaşam koşulları gözlemleniyor. Sürenin sonunda ortaya konan sonuç tam bir şok oluyor . Kilolu denek anlaşıldığı kadarıyla daha fazla yiyor zayıf olansa daha az, ve yine araştırmanın sonucu gösteriyor ki kilolu deneğin metabolizması daha hızlı çalışıyor.   Yani metabolizma hızının zayıf denekte daha fazla olması söz konusu değil.
SONUÇ : Su içsem yarıyor lafı gerçek dışı. Kiloluysan ihitiyacından fazla yiyorsundur ve metabolizma şişman canlılarda zayıflara nazaran bilinenin tam aksine daha hızlı.

Bir önceki bölümde çok yemenin fazla kiloya neden olduğu anlatıldı. Peki hem az yiyip hem de tok kalmak mümkün mü? Belgeselimizde ki diğer araştırma konusu bizi hangi gıdaların daha uzun süre tok tuttuğu üzerine.

Bu bölümde gıdalar  protein, karbonhidrat ve yağ olarak üç ana sınıfa ayrılıyor ve hangi grup gıdanın bizi daha uzun süre tok tutabileceği araştırılıyor. Bu araştırma için üç gönüllü deneğin aynı porsiyonlarda farklı gıdalar ile beslenip ne kadar süre tok kalabilecekleri araştırılıyor.

Birinci deneğe bir porsiyon sade makarna (kh), ikinci deneğe bir porsiyon makarna ve tavuk kızarması (protein) ve üçüncü deneğe ise bol yağlı bir sosa bulanmış bir porsiyon makarna veriliyor. yaklaşık dört saat sonunda üç deneğe de pizza veriliyor. Tabağında en fazla pizza bırakan en tok olan olarak değerlendiriliyor ve sonuçta en aç olanın yağ grubu en tok olanın ise protein grubu olduğu anlaşılıyor

SONUÇ:  Proteinli gıdalar veya proteinden zengin gıdalarla hazırlanan diyetler daha uzun süre tok kalmanızı sağlar.

Bir diğer konu -ki benim en çok dikkatimi çekende bu nokta oldu-, kalsiyumdan zengin çiftlik ürünleri peynir, yoğurt ve tereyağı'nın kilo vermemizde etkisi nedir? 
Bu araştırma için denekler ilk hafta kalsiyumdan zengin gıdalarla beslendi ikinci hafta çok daha az kalsium aldılar, 3 ay  dışkı numuneleri toplandı ve incelendi çalışmanın sonucunda kalsiyum ağırlık beslenmede dışkıyla atılan yağ miktarının diğerine oranla belirgin oranda fazla olduğu, bu miktarın yılda bir kaç kilo fazla yağ atılımına neden olacağı sonucuna varıldı.

SONUÇ: Kalsiyumdan zengin yağ oranı düşük süt ürünleri ile beslenme sonucu dışkı ile attığımız yağ miktarı belirgin derecede fazladır. 

Kişisel not: Araştırma sonucunda az yağlı peynir ve light yoğurt tavsiye ediliyor. Bu konu tartışmalı olabilir. Light ürünlere ve az yağlı peynire karşı olan uzamanların olduğu aşikar. Şahsi fikrim çiftlik ürünlerinin fazla tüketilmesi ve light ürünlerin mümkün olduğunca tüketilmemesi üzerine. Bir başka yazıda bunu da konuşuruz.
Belgeselin ilerleyen bölümünde "İnsanoğlu neden fazla gıda tüketir?" sorusuna cevap aranıyor. İki farklı gruba sinema izlerken yemekleri için patlamış mısır veriliyor. Birinci grup küçük boy ikinci grup ise büyük boy ve bayat patlamış mısır tüketiyor. Araştırma sonucunda büyük porsiyonlarda verilen patlamış mısırın bayat bile olsa daha fazla tüketildiği gözleniyor

Sonuç: Büyük porsiyon eşittir fazla tüketim ve fazla tüketim eşittir fazla kilo!

Yine yapılan çalışmalarda insanların ne yediklerine bakmalarının yediklerini görmelerinin ve en önmelisi not almanın daha az tüketime neden olduğunu gösteriyor. Gün içindeki kaçamakların yazılması gün sonunda vicdan azabıyla belki de bizi sonraki gün için frenleyebiliyor.

Çok gıda tüketmemizin bir nedeni olarak ta gözümüzün doymaması gösteriliyor.

Yani fikren tatmin olduğumuzda tüketeceğimiz gıda da azalıyor ve daha az yiyoruz.

Çalışmalara göre tok hissetmemizde ki bi diğer etken midemizin gıda alımı sonrası genişlemesi. Yani yemek yedikten hemen sonra mide hacminde artış oluyor ve bu artış beyin tarafından tokluk olarak algılanıyor.  Peki midemizi nasıl genişletebilir ve bu tokluk hissini sağlayabiliriz? Çok yiyerek ? Hayır! 

Amaç kilo almamak veya kilo vermekse çok yemekten kaçınıyoruz peki hem az tüketip hem nasıl tokluk hissini sağlayabiliriz. Mucizenin adı çorba!

Deneklerimize tavuk brokoli mantar ve su veriliyor . Birinci grup mantarlı tavuklu brokoliyi yemeden önce bir bardak su içiyor. İkinci gruba ise matar brokoli tavuk ve bir bardak su blender dan geçirilip çorba halini aldıktan sonra veriliyor. İki grubunda hissettikleri açlık ve susuzluk süreleri test ediliyor sonuçta çorba grubu daha uzun süre tokluk hissediyor.
Açıklaması ise şöyle çorba ve katı gıda grubu mide de aynı hacimde genişleme sağlıyor ancak katı gıda grubunda su hızla emilip katı gıdalar mide de kalıyor ve hacim daha hızlı küçülüyor. çorba grubunda ise emilim daha yavaş oluyor ve hacim daha uzun sürede küçülüyor.

Sonuç: Düşük kalorili çorbalar daha uzun süre tok hissetmemizi sağlar.

Belgeselin bir de ana kahramanı var bir hayli kilolu olan Andy. 40'lı yaşlarında, bugüne kadar pek çok diyet denemiş kilo vermiş ancak yine almış, şu an da fazla kilolu , babasını da aşırı kiloluymuş ve buna bağlı diyabeti varmış. Birkaç sefer kalp krizi geçiren babasını belgesel çekiminden iki hafta önce kaybetmiş. Belgesel boyunca Andy'nin üstünde bir takım diyetler uygulanıyor. Yukarıda anlatılanların hemen hepsi bu hanımefendiye öğretiliyor.

Belgeselin başlangıcında MR görüntülemesine giren deneğimizin  vucudunun yağ oranı yaklaşık %45 olarak tespit ediliyor. Şoke eden görüntü dış yağlanmanın yanı sıra karın içi yağlanmanın çok fazla olması.

Kişisel not: Burası çok önemli evet göbek kalça ve basen etrafı yağlanma kozmetik açıdan kötü ancak iç yağlanma ,karın içi yağlanma daha doğrusu iç organlar etrafı yağlanma çok çok daha tehlikeli. 

Şöyle düşünelim.

Şort, t-shirt ve spor ayakkabı ile sakin bir ortamda koşuyorsunuz. Rahatsınız,  bir yandan stresinizi atıyor bir yandan da sağlığınıza kavuşuyorsunuz. Bir başaka senaryo da şu olsun yine koşuorsunuz ancak bileklerinizde beşer kiloluk ağırlıklar var, üstünüzde kalın bir mont ve sırtınızda da 20 kiloluk bir sırt çantası. Rahatlamak değil tam aksine stres bu. Ayrıca o kadar yük zamanla belinize, Eklemlerinize ve kaslarınıza zarar veriyor. İşte iç organ yağlanması da tam böyle. Yağ iç organlarımızı yoruyor. Özellikle de hiç durmadan koşmaya çalışan kalbimizi.   

Belgeselin sonunda kahamanımızın tekrar MR görüntüsü alınıyor ve verilen kiloların iç organ etrafı yağlanmayı da ne derece azalttığıda görülüyor. Zaman zaman yapılan kaçamaklar kilo vermeyi durdursa ve hatta kilo aldırsa da (düzenlenen partilerde bol alkol ve gıda tüketimi, doğum günü hazırlıklarında bol pasta gibi) sonuçta kahramanımız yaklaşık yedi kilo veriyor.

Tüm bunların özeti; 
Küçük porsiyonlar
Yiyecek günlüğü tutmak
Protein ağırlıklı beslenmek
Düşük kalorili çorbalar içmek
Ve yüksek kalsiyum düşük yağ oranlı süt ürünleri tüketmek
bize sağlıklı ve aç kalmadan kilo verdirebilir.



Dipnot:  Yazılanlar genel itibari ile çeviri, özet ve kişisel yorumdur. Diyet çok önemli bir konudur ve gerekli durumda muhakkak profesyonel yardım alınmalıdır. Üç satır yazı veya bir saat belgeselle kimse diyetisyen olamaz.İişin profesyonellerinin yorumları yazımızı daha da güçlendirecektir ve bloğum hepsine açıktır. Şahsi kilo deneyimlerim ve diğer çeviri özetlerimle ben de elimden geldiğince yazmaya devam edeceğim. Umarım faydası olur.

Sağlıklı ve fit günler .

İmza: Bir şişman :)

Veteriner Hekim A.Burak KAPLAN


27 Ekim 2013 Pazar

KANLI İSHAL

Kanlı ishal, yavru köpeklerde en çok görülen ve maalesef ölümcül olabilen viral bir hastalığıdır. Kanlı ishal hakkında pek çok kaynakta akademik ve tıbbi yazıya ulaşılabilir.

Ben bu yazımda kanlı ishali genel hatları ile ve oldukça basit anlatmaya çalışacağım. 

Kanlı ishal virüslerle bulaşan bir hastalıktır. Hasta bir hayvanın dışkısı, idrarı, burun akıntısı gibi salgıları hastalığın bulaşmasında rol oynar. Bunun yanı sıra iyi temizlenmeyen ortamlarda virus altı ay kadar canlı kalabilir. Yani köpeğinize kanlı ishal teşhisi konulduysa kaynağı köpeğinizin hasta bir hayvanın salgılarıyla temas etmesi veya yaşadığı gezdiği ortamda daha öncesinde başka bir hastanın olması yatar.

Hastalığın kuluçka dönemi yaklaşık iki haftadır. Köprğinizi yeni aldıysanız ve iki gün içinde hasta olduysa sebebi sizin ona iyi bakamamış olmanız değil onu hali hazırda virüsle mücadele ediyorken almış olmanızdır.

Kanlı ishal isim itibariyle kafa karışıklığına neden olur.  Hasta sahipleri kanlı ishal teşhisi koyduğumuzda öncelikle ishal olmadığını ya da ishalinde kan görmediklerini söylerler ancak bu yanıltıcı bir durumdur. Hastalığın ilk belirtisi genellikle kusmadır. Sonrasında ishal başlar. İlerleyen dönemlerde dışkıda kana rastlanır, hastalığın en ileri halinde hasta dışkı yerine sadece kan çıkarır. İsmi buradan gelmektedir. Dışkıda görülen her kan kanlı ishal anlamına gelmediği gibi ishal olmayan hastanın kanlı ishal olmayacağı anlamı da çıkarılmamalıdır.

Hastanın hiçbir şey yememesi “bir gece de çöktü”  gibi ifadelerle anlatılır.

Kanlı ishal pek çok viral hastalık gibi köpeklerin toplu yaşadıkları yerlerde daha yaygındır. Bu nedenle temizliğine güvenmediğiniz pet shop’lardan, çiftliklerden ve tanımadığınız kimselerden köpek almayınız. Köpek sahibi olacaksanız sahibini bildiğiniz, annesi aşılı ve en az 3 aylık yavru sahipleniniz.

Hastanın yaşama şansı yarı yarıya olmakla birlikte hastanın vücut kondüsyonunun yüksek olması, erken teşhis ve 7/24 agresif tedavi yöntemiyle bu oran çok daha fazla olabilmektedir.

Kliniğimizde tedavi gören hastaların yüzde 80 inden fazlası hastalıktan kurtulmuştur.


Sağlıklı günler

15 Eylül 2013 Pazar

GREYFRIARS BOBBY

İskoçya'nın başkenti Edinburgh'da 1800 lü yıllarda yaşayan John GRAY o zamanlar gece bekçisi olarak polis departmanında çalışmaktadır. Kendisine "sky terrier" cinsi bir köpek verilir. Adı "Bobby" olan bu ufaklık boyuna posuna bakmadan bekçi köpeği olarak seçilmiş ve John GRAY'e mesai arkadaşı olarak verilmiştir. Bobby ve John gotik Edinburgh gecelerinde halkı kötülere karşı birlikte korumuşlardır. 

Maddi durumu pek te iyi olmayan John tüberküloza yakalanır ve kısa zamanda hayatını kaybeder. İş arkadaşı yoldaşı ve belki de en yakın arkadaşı olan Bobby o zaman 2 yaşındadır. Gece bekçisi John'un cenazesi "Greyfriars Kirk Klisesi" mezarlığına taşınırken kortej boyunca dostunu yalnız bırakmamış ve mezarlığa o da gelmiştir. El ayak çekildikten sonra Bobby görevi devralmış ve dostunun mezarını beklemeye başlamıştır. 
Tam 14 yıl boyunca mezarı beklediği, çok ta uzak olmayan köşe başındaki pub'dan beslendiği ve ömrünü burada sonlandırdığı rivayet edilir. 

Ölümünün ardından ömrünü geçirdiği yerin yakınına önce anısına bir çeşme daha sonrada bu çeşmenin üstüne Bobby'nin birebir heykeli yapılır. Bobby sahibinin hemen yakınına defnedilmiş boynundaki tasması ve mama kabı ölümünün ardından "Edinbugh müzesi"'nde sergilenmiştir. 




























BOBBY HAKKINDA ÇEKİLEN FİLMLERDEN BİRİ..



2 Eylül 2013 Pazartesi

ERKEK KEDİLERDE İDRAR YOLU TIKANIKLIĞI-İDRAR YAPAMAMA

ERKEK KEDİLERİN PROBLEMİ



 Evinizin yakışıklı üyesinin tuvalette daha fazla zaman     geçirdiğini ve ziyaret sıklığının arttığını mı düşünüyorsunuz? Çiş yapma pozisyonunda dakikalarca beklediğini gördünüz ve bu size kabız olabileceği fikrini mi verdi. Tuvaletteyken bağırdığını mı duyuyorsunuz. Tüm bu  ziyaretlerin ardından yalnızca birkaç damla mı idrar gördünüz? Cevaplarınız evetse önce vakit kaybetmeden doktorunuza başvurun,onun tahlilleri yapılırken de sayfanın geri kalanına göz atın.


Evet erkek kedilerde idrar yapma zorluğu en sık karşılaştığımız vakaların başında gelmekte hatta yapılan bir araştırmaya göre klinik ziyareti yapan her on kediden biri idrar kanalı problemiyle kliniğe başvurmaktadır.

İdrar yapamama problemin ardında genetik faktörlerden tutunda yanlış beslenmeye kadar  pek çok sebep bulunmaktadır. Erkek kedilerin idrar kanalları anatomik olarak dardır. Bu nedenle kristal oluşumlarından bakteri plaklarından ve idrar kanalı taşlarından çok daha fazla etkilenmektedi

Peki kedimin idrar kanalı tamamen tıkalıysa ?

Tam tıkanıklık durumlarında hastamızın sedasyon altında sonda uygulamasına ihtiyacı olur. Bu hayati bir müdahaledir. Sonda uygulamasından hemen önce kanaldaki tıkaç ultrasonic kavitron yardımıyla kırılır ve sondanın idrar kesesine kadar ulaşmasında önemli rol oyar.
Sonda birkaç gün süre ile takılı kalır. serum desteğinin yanında medikal tedavisine devam edilirn


Hayati tehlikeyi atlatan hasta birkaç günlük bakımın ardından doktorunun tavsiyeleri ile taburcu olur.

 İdrar yapamama tekrar edebilir mi?
Erkek kedilerin idrar kanalı blokajı tekrar edebilen bir rahatsızlıktır. Her şey kuralına uygun olarak yapılsa bile erkek kedimiz bu problemle tekrar tekrar karşılaşabilir.











    
Kedimin idrar kanalı sürekli olarak tıkanıyor!

Tekrarlayan problemin çözümünde altın standart perineal ürethrostomy operasyonudur. NFCS (not for common surgeons) standartında olan bu operasyonda erkek kedinin idrar kanalı kısmen dişi kedininkine benzetilmekte kanal daha geniş bir anatomiye kavuşturulmaktadır.


Bahsedilen operasyon kesin çözüm olur mu?

Operasyon herhangi bir komplikasyon oluşmadığı sürece kesin çözümdür.

                                                                                  Zor bir operasyon mu?

Operasyon alanının çok küçük, operasyon tekniğinin zor olması nedeniyle zorluk aşaması yüksek kabul edilmektedir.

Hasta operasyonun ardından 1 hafta gözetim altında kalır ve sonrasında taburcu olabilir. Taburcu olurken bir yakalık verilecek ve kullanmanız gereken ilaçlar reçete edilecektir. Perineal urethrostomy operasyonu ardından hastanın yaşayacağı rahatlama görülmeye değerdir.


Bu operasyonu nerede yaptırabiliriz?

P.U. operasyonumdan bir görüntü 
Bu operasyon doğa veteriner kliniği bünyesinde rutin olarak uygulanmaktadır.